‘Somutluk dünyası’nda ‘ölçüm için’ her şey üç boyutludur. En- Boy ve Yükseklik…Boyut olmamakla birlikte bir nitelik olarak da Ağırlığı dikkate almak mümkündür. Dolayısıyla ölçüler dışında bir değerleme ya da değerlendirme yapmak olanak dışıdır.
Tecrübeye dayalı ya da duygusal değerlendirmelerin lâf kalabalığı dışında hiçbir önemi ve anlamı yoktur.. Zira tüm düşünce, inanç ve duygu sistemimizin ürünleri ‘soyutluklar dünyası’nın parçalarıdır. Bu bakımdan somutluk ve soyutluk, kanıtsal geçerlilik ya da inandırıcılık açısından taban tabana zıt nitelikler taşımaktadır.
‘Somut’ niteliğinin, değerlendirmelerdeki kesinlik ve netliğini ‘Soyut’ta bulmak mümkün değildir. Bu da ‘soyut’luğun kanıtlanabilme ve inanılabilme niteliğinden yoksun olduğu gerçeğini ortaya koyar. Bu bakımdan ‘soyut’un, mümkün olduğunca itirazsız kabulü ya da değerlendirilmesi için tartışmayı ortadan kaldırabilecek bir dayanağa, bir ölçü sistemine olan ihtiyaç inkâr edilemez. Aksi takdirde içi boş yorumlar, gereksiz tartışmalar, lâf kalabalığı ifadeler arasında çelişkide kalmak ya da kararsızlık içinde duygusal ve düşünsel dengesizliğin içine düşmek kaçınılmaz bir sonuç olarak ortaya çıkar… Dolayısıyla böyle bir durumun, taraflar arasında çatışmaları tetiklemesi de son derece doğal olur. Zaten gerek beşerî ilişkilerdeki olumsuz oluşumların gerekse fikrî çatışmaların oluşum nedenlerinin; düşünce, davranış ve hareketlerimizdeki doğruluk, uygunluk, yeterlilik ve gereklilik nitelikleri arasındaki ilişkilerde gözlenen aksaklık, eksiklik ve zayıflıklar yani kısaca tutarsızlık’lar olduğu bilinen bir gerçektir. Öyle ise bu zayıf nokta ya da hususların birbirleri ile ilişkilerindeki uyum ya da uyumsuzluğu tespit ettirecek bir yöntem oluşturmak, Soyutlukların, zaman zaman aldatıcı olabilme özelliklerine karşı kendimizi korunmalı kılmamız bakımından hiç yoktan iyidir.
Duyga Soyutluk Ölçeri 1 (Doğru-Uygun-Yeterli-Gerekli)
Karşımızdakini ‘inandırmak’ ya da ona ‘inanmak’ için güçlü bir pusula olarak kullanılabilir. Zira kanıtlanamayan, yanıtlanamayan ya da çürütülemeyen hususların Bakarkör ve Duyar Sağırları yönlendirmede ne denli tehlike yarattıkları açıklanmaya gerek göstermeyecek kadar nettir.
Doğruluk: İçinde bulunan ortam ve koşulların niteliklerine uyumlu olarak meydana gelen oluşumun, şekline, durumuna, görüntüsüne, anlaşılmasına ya da algılanmasına karşı AKSİ ileri sürülemeyen, somut olarak kanıtlanamayan durum, söz, davranış ya da hareketin niteliği ya da özelliğidir.
Uygunluk: Bir olgu, olay, oluşum ,söz ya da hareket vs.’nin, içinde bulunulan ortam ve/veya koşullarla uyumluluk halidir. Dolayısıyla bu iki özelliğin birbirlerini destekler olması SOYUT için önemli bir kabul şansı yaratır..
Yeterlilik: Doğruluk ve uygunluğu saptayan ölçütlerin içinde bulunulması için kullanılan maddî ya da manevî, soyut ya da somut kıvam derecesidir.
Gereklilik: İstem içi ya da dışı, bilinçli ya da bilinçsiz, dolaylı ya da dolaysız oluşan ya da oluşturulan amacın doğmasında, ya da belirginleşmesinde rol oynayan dinamiktir
Ahenk: Sesler, renkler ya da bireyler arasındaki ilişkisel uyum Denge’dir
Hayat: Soyutluklardan şeytanca yararlanan muhterislerin, analitik düşünme niteliğinden yoksun duygusal beyinle yönetilen güçsüzleri kullandığı bir platformdur.
Dolayısıyla ‘gereksiz’ şekilde kullanılan doğruların uygun, uygunların da doğru olmadığı koşullarda yaşama ahengimizi kaybetmemek için ‘Duyga Soyutluk Ölçeri’mizden yararlanmak; gelecekteki muhtemel kayıplarımızı önleme şansı sağlar.
Zira 1564-1642 yılları arasında yaşamış olan Galileo GALİLEİ, beyinlerinin dengesini doğmalarla yitirmiş Engizisyon Hakimlerinin, kendisini idama götüren kararlarındaki SOYUTLARI da kapsayan “Sayılabilir olanları say; Ölçülebilir olanları Ölç, Sayılamayanları sayılabilir, ölçülemeyenleri ölçülebilir hale getir.” Şeklindeki öğüdünü 500 yıl önce dile getirmiştir.