btbilgi

xTRlarge olarak sizi Türkiye’nin Napa Vadisi olabileceğini iddia ettiğimiz Urla Bağ Yolu’nda bir yolculuğa çıkartmıştık. Amacımız agro turizmin Türkiye’de potansiyelini araştırmak ve meraklısıyla paylaşmak.  Urlice ile başladığımız “Urla Bağ Yolu” yolculuğumuzun ikinci durağı yurt içi ve dışında 157 ödül sahibi Urla Şarapçılık ile devam ediyoruz.

Urla Şarapçılık ve yarattığı ekosistem dünyanın pek çok şarap üreticisine parmak ısırtıyor. Can Ortabaş’ın kurucusu olduğu bu Urla Şarapçılık aslında bir hayal yolculuğu değil. Tesadüflerin işi getirdiği noktada, emek ve akılla büyüyen örnek bir proje.

xtrlarge_UrlasarapcilikTasarımı ve yerleşimi ile dikkat çeken durak noktası Urla Şarapçılık, 2011 Arkitera Mimari Ödülllü binası, sürdürülebilir mimarisi ile ekolojiye zarar vermiyor. Karbon emisyonunu yok edecek duyarlılıkta tasarlanmış tesisi kendi enerjisini kendi üretiyor, fizik kurallarını kullanarak üzümü zedelemeden üretim tesisine aktarıyor, kendi laboratuvarında şarabının kalite kontrolünü yapabiliyor. Üstelik Urla Bağ Yolu’nda 4 bin m2 alanda şarapla ilgili tüm çözümleri üreterek ve 460 bin m2 içinde yer alan bağları ve 2 bin dönümlük arboretumu ile agro turizmin en güzel örneklerinden biri olan bu tesis, her sene daha çok ziyaretçi sayısına ulaşarak bölgenin kalkınması için öncü oluyor.

Can Ortabaş’a bu hayalin nasıl başladığını sorduğumuzda gülümseyerek “Aslında şarap ile amatör olarak ilgileniyor ve koleksiyonunu yapıyordum ama biri bana ileride şarap üreticisi olacaksın dese kahkalarla gülerdim” şeklinde cevap veriyor. Urla Şarap Üreticileri ve Bağcılık Derneği Başkanı Ortabaş aynı zamanda vizyonu ile Urla’ya ve İzmir’e kazandırılmak istenen farklı bir kimliğin de fikir babası.

Doğa sevgisi başlangıç noktası
Bu öykünün başlangıcında “Bağlarım olsun, şarapçılık yapayım, ödüllerim olsun” hırsı yok. Çocukluğundan kalan anıları canlandırmak ve çocuklarını da bu anıların parçası yapmak isteyen Ortabaş, ailesi için Urla’da bir ev inşa eder. Bu süreçte Urla’yı keşfetmeye ve gün geçtikçe Urla hayranlığı yerini vazgeçilmez bir aşka bırakmaya başlar. Öyle ki hiç niyeti yokken, kapısını çalan ve “Yarımada’nın  öteki tarafında muhteşem bir arazi var görmek ister misiniz” diyen emlak danışmanının peşinde Urla’nın hiç bilmediği bir bölgesini keşfeder.

Can Ortabaş o günü şöyle anlatıyor: “Öyle bir yere geldik ki, yol yok her taraf keçi yolu, giderken kaybolarak gidiyoruz. Araziye geldiğimizde, karşımda tarihi bir zeytin ağacı. İşi gücü bıraktım, araziyi unuttum ağacın çevresinde dolanıp ağaca bakıyorum”.

Can Ortabaş yüzyıllık zeytin ağacının etrafında dolanıp, ağacı incelerken arazinin sahibi yaşlı Bilal Amca’nın yanına geliyor. Bilal Amca’nın “Alcan sen burayı” cümlesi farklı bir başlangıcın kapılarını açıyor. Can Ortabaş arazinin sahibine “Neden alacam ben burayı, nerden çıktı” diye sorduğunda, Bilal Amca “Pek çok kişi geliyor buraya herkes ilk önce ‘ne kadar burası ne kadara bırakırsın’ diye söze başlıyor. Sen geldiğinden beri çevrene bakıyorsun. O ağacın etrafında geldiğinden beri dönüyorsun. Alcan sen burayı” diyerek tespitini dile getiriyor.

54 ülkeden 1964 çeşit bitki
Araziyi gördüğü akşam çok güzel bir rüya gördüğünü, uyanır uyanmaz işin fizibilitesini yaptığını anlatan Ortabaş. Karar anı için “Bu zor bir karardı. O sıralarda 36 yaşındayım. Farklı ticaretler yapıyorum. İş adamı kimliğim hayır diyerek bu parayı buraya yatırmamam gerektiğini söylüyor. Diğer tarafta gördüğüm rüya o kadar güzel ki etkisinden kurtulamıyorum… Ve sonunda mantığım kalbime yenildi, kalbimin götürdüğü yere gittim. İki gün sonra araziyi almıştık” diyerek devam ediyor.

32k“Bu araziyi ne yapacağız diye sorgularken, bir yandan eski taş evi onarmaya başladık. Peyzaj bitkileri ekelim bu araziye, birazı ile tarımdan ticaret yapalım dedik.  Böylece bir koşuşturma başladı. Kahyalar geliyor. Arazi taşlardan temizleniyor. Elektriği, suyu derken arazinin üretim için gerekli eksikleri tamamlanıyor. Bir taraftan fuarlara gidip bu bölgede olabilecek bitkiler araştırılıyor. Önümüzü görene kadar 10 sene sonra sökeceğimiz bitkileri dikelim diyoruz. Derken Ege ve Akdeniz bölgesinde yetişebilen Türkiye’de yetişebilecek ama henüz yetişmemiş 54 ülkeden 1964 çeşit bitki yetiştirdik”

İki bin yıllık bağ setleri
Toprağı işledikçe toprakla ve bu bölgenin toprak yapısı ve iklim koşulları ile ilgili pek çok şeyi deneyimlemeye ve keşfetmeye başladıklarını söyleyen Can Ortabaş, bu bölgenin çevre şartlarının zor olduğunu vurgulayarak şunları anlatıyor: “Toprak fakir, killi kireçli, organik yönden zayıf, yazın nemsizlik yağışsızlık var. Kışın yağmurlar kuvvetli. Peyzaj bitkileri üretmek için bunlar zor şartlar. Ürettiğimiz bitkiler Adana’da Ödemiş’te daha çabuk büyüyebiliyor. Su büyük problem. Yaz sonuna doğru artezyenler azalıyor derken İkinci yılımızda yamaçlarda eski bağ setlerini bulduk. Urla karasıNero d’Avola bağımızın üst tarafında içi şarap kokan amforalar da çıktı. İon dönemi M.Ö 2000’li yıllar.  O zamanlar soğuk hava depoları, saklama tankları ileri teknoloji yok. Şarap toprağın altında saklanıyor”.

Bu nokta Can Ortabaş için de bir dönüm noktası. Bağ setlerini ve amforaları bulduktan sonra, 10 yıl önce başladığı şarap koleksiyonu ile konuyla amatörce ilgilenen Can Ortabaş, yarımadanın tarihini okumaya başlıyor.

MÖ 2600’lerde üretimi 72 milyon litre
Yarımadanın tarihini okudukça fakir topraklarda, organikçe zayıf zor şartlarda daha iyi şarap üretileceğinin farkına vardığını söyleyen Ortabaş’ın bu topraklarda ne yapması gerektiği ile ilgili düşünceleri de şekillenmeye başlıyor.

“O dönemde Urla- Çeşme arasında 72 milyon litre, yaklaşık 90 milyon şişe şarap üreten bir yarımada. Geçen sene bunca yatırımdan sonra tüm Türkiye 63 milyon litre şarap üretti. Türkiye dünyanın üçüncü büyük üzüm üreticisiydi bugün 5’e düştü. Çin ve Amerika artık bizden daha fazla üzüm üretiyor. Bu üretimin sadece yüzde 3’ü şarap oluyor.”

“Bugün üzüm 2 TL. kurutursunuz 2.5 TL. Üzüm suyu 3 TL. Bir süreçten geçirip katma değer yarattığınızda daha çok gelir elde edebileceğiniz bir ürün ortaya çıkıyor. Dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok. Binlerce yıldır insanlar burada yapılabilecek en iyi şeyi yapıp, şaraplık üzüm yetiştirmişler.”

Urla’nın gece serinleyen havası ve esintileririnin, kışları eksi 10- 15 dereceye düşebilen sıcaklığı ile Urla için dünyanın en iyi bir terroir’i olmadığını ama herşeye rağmen iyi bir terroir(*) olduğunu vurguluyor ve o günkü düşüncelerini “O zaman anladım ki, burada yapılabilecek en iyi iş bu ve bu iş bölge için bir üst kimlik olabilir” şeklinde dile getiriyor.

“İzmir’in kimliği ne olacak diye hep tartışılır, fuarlar şehri mi olacak, sağlık odaklı bir kimliğe i sahip çıkılmalı. Kimliği olmayan şehirler yine gezilir görülür ama kimliği yoktur. Romaya gittiğinizde 10 masanın 6’sı yabancı lisan konuşur bu çeşitlilikten kazanılan bir geliri var. Adamın İzmir’e gelmesi için niye buraya gidiyorum dediğinde bir üst kimliğinin olması bu yarımadanın bir üst kimlik taşıması lazım.Bu yarımadanın geçmişte bir kimliği varmış,zaman içinde yok olmuş. Anadolu,  dünyanın en eski şarap üretilen bölgesi Gürcistan ve Ermenistan’ın 9000 yıllık bir geçmişi var. Bu topraklarda Osmanlı dönemi de dahil olmak üzere şarap üretmişiz. Mübadele sırasında yok olmuş ve bütün dengeler değişmiş.”

Mübadele ile birlikte bu bölgede yerleşik kültürler yok olur. Üzümün şarapçılığın yerine bölgeye tütün ve zeytin gibi fakir toprakta yetişen bitkiler girer. On ay dikkat ve özen gerektiren şarap bağları yerini İki senede bir toplanan zeytine bırakır. Meyvesi ve odunundan faydalanılan zeytinin sorunsuz yetişmesi de bu üretimi artırır. Zaman içinde şarap bağları unutulur.

(*)iyi şaraptan bahsederken kullanılan Fransızca bir kelime. Mükemmel şaraba ulaşmak için her şeyden önce üç temel şey gereklidir. Bunlar; iklim, toprak ve üzümün yetiştirildiği yerin konumudur. “terroir” de, bu üç özelliği kapsayan bir kelimedir ve şarabın esas tadını bu üç özellik belirler.

Agro turizmin mevsimi yok, geliri sürekli olabilir

Yorumlar
btbilgi
1
2
3
PAYLAŞ
TRT'de 1990 yılında başladığı profesyonel iş hayatına, özel sektörde ve özel kanallarda farklı programların yapımcılığı ile devam etti. Milliyet Grubu'nun dergilerinde ve Interpro Grubu yayınlarında yazı işleri müdürlüğü ve editörlük görevleri üstlendi. Avrasya’nın en büyük ticaret platformu "CeBIT Bilişim Eurasia" markasının pazarlama iletişimi faaliyetlerini kurguladı ve yönetti. Farklı sektörlerdeki pek çok marka için iletişim konusunda danışmanlık hizmetleri verdi. Şu anda xTRlarge'ın Yazı İşleri Müdürü olarak görev yapmaktadır.